"Enter"a basıp içeriğe geçin

Ay: Nisan 2011

Nulfiya!..

Normalde bir ata verilebilecek dozda antibiyotik almak zorunda kalınca, Schalke 04-Manchester United maçının başlamasına yarım saat kala nakavt oldum. Uykudan kalkmam, tam da Kırmızı Şeytanlar’ın gol dakikalarına denk geldi. Hani ilk golü atan Ryan Giggs olmasa, Avrupa futbolunda bu sezon -maçlarını ?Belediye Stadı?nda oynayan Braga’yla beraber- tutunabileceğim tek dal olan Schalke’nin gümlemesine karşı çok fena hırçınlaşabilir, hatta çirkinleşebilirdim. Ama Giggs hakkında ters bir laf etmeye yeltenen olmuş mudur, olmuşsa da çarpılmadan hayatını sürdürebilmiş midir bilmiyorum, her halükârda benim haddime düşmez. Ryan Giggs, bu sahalarda top tepen ender ?reyiz? futbolculardan, haddimizi biliriz.

Alt yapı meselesi (2)

Geçtiğimiz salı günü yazdığım yazıda futbolun ?çocuk işçi?lerinin omuzlarına bindirilen başarı baskısından bahsetmiş ve alt yaş gruplarında tahakküm kuran rekabetçi futbolun yetenekleri daha A takıma gelmeden öldürdüğünden bahsetmiştim.

Hem futbolda hem de diğer spor dallarında, özellikle takım sporlarında bu baskı fazlasıyla var. Öyle ki bırakın altyapı liglerini, okullararası turnuvalar bile büyük bir gerginlikle oynanıyor, karakolda bitenler oluyor. İlköğretim okulları arasında düzenlenen ve birinciye kayda değer bir ödül verilmeyen, yurtdışına bile karma takım götüren Danone Kupası?nda bile müdürlerden hocalara, velilerden okul görevlilerine herkesin nasıl çığırından çıkabileceğini gözlerimle gördüm, ki bu organizasyon Türkiye?de bu duruma karşı en hassas organizasyon. Demek ki bir de rekabet olsa, bu kadar çaba gösterilmese işin içine girmedik kalmayacak. 12 yaşında çocuklar oynuyor alt tarafı, öyle düşünün.

Alt yapı meselesi (1)

Geçen hafta sonu, onlarcası devlet eliyle öldürülmemiş, yüzlercesi hapsedilmemiş, binlercesine tecavüz edilmemiş gibi 23 Nisan çocuk bayramını kutladık. Memlekette yaşam koşulları mütemadiyen iyiye giden tek çocuk olarak Ogün Samast?ı, mil pardon, Suça Sürüklenen Çocuk?u tanıyoruz, ama olsun. Devletimize çocuk şenliğini ?pamuk dedemiz? Hüseyin Üzmez?e ihale etmediği için minnettarız.

Kaç Arda!

“O haber”i izlediğimde uyumaya hazırlanıyordum, sonraki iki saati sinir harbiyle geçireceğimi hiç ümit etmeden. Pazar geceleri malum futbol geyiklerine kendimi kaptırmamak için epeyce uğraşıyorum son zamanlarda, maçlara internetten bakıyorum, film izliyorum, Twitter’da “Telegol” muhabbeti başladığı an uykuya hazırlanıyorum. Ama tabii birden bomba düşmüş gibi olunca ve herkes Arda’dan bahsetmeye başlayınca kayıtsız kalamadım ve o bandı izledim.

Her şeyden önce söz konusu programın o kasete para ödemesini ve kaseti sunuş şeklini tartışalım.

FIFA ve UEFA ne yaptığını bilmiyor

Tito?nun Yugoslavya?sını ayakta tutan bir numaralı prensip, federe yönetimlerin dengesiydi. Slovenya, Hırvatistan gibi daha gelişmiş cumhuriyetler; Kosova, Makedonya gibi daha mütevazı olanları sübvanse ediyor, bu şekilde cumhuriyetin tüm vatandaşlarının aynı refah seviyesine sahip olması sağlanıyordu. Ancak bu dengenin sürekli olarak sağlanabilmesi için tüm yapıların aynı Yugoslavyalılık idealine inanması gerekiyordu. Yugoslavlar, Yugoslav olmayı bıraktığında Yugoslavya da tarihe karıştı, hem de kanlı bir şekilde.