"Enter"a basıp içeriğe geçin

Armstrong: Bisikletin sırtındaki ağır yük

aydan çelik çizimAmerikan Anti Doping Ajansı?nın doping dosyasını yeniden açmasıyla köşeye sıkışan, spordan ömür boyu men edilen, Fransa Bisiklet Turu şampiyonluklarını ve Olimpiyat madalyasını kaybeden Lance Armstrong bütün kariyerinin ?büyük bir yalan? olduğunu itiraf etti. Peki bu ne demek?

Sade bir oda, birbirine yakın yerleştirilmiş iki koltuk, ortada üstünde pipetli su bardakları bulunan bir fiskos masası… Bir sorgulamadan ziyade iki dostun sohbet edeceği bir ortam. Belli ki 1977?de David Frost?un Richard Nixon?la yaptığı ve bütün koşulları önceden Nixon tarafından dayatılan röportajdan etkilenilmiş. Zaten soruları soran Oprah Winfrey de tıpkı David Frost gibi bir talk-show sunucusu, gazetecilik deneyimi yok. Spor tarihinin gelmiş geçmiş en büyük sahtekarının kamuya hesap vermesinden çok, Oprah?ın kendi medyasını tanıtmak ve yaymak için yakaladığı altın fırsat ön planda; zaten röportajın iki geceye bölünmesi de bundan. Lance kötüyü, Oprah iyiye de oynasa, oynadıkları aynı oyun. Rollerinin farkındalar, nasıl dans etmeleri gerektiğinin de… Oprah ?evet-hayır cevaplarıyla başlayalım? diyor, ve art arda yasaklı madde kullanıp kullanmadığını, kan nakli yaptırıp yaptırmadığını, EPO yapıp yapmadığını, Fransa Bisiklet Turu?nu yedi kez dopingsiz kazanmanın mümkün olup olmadığını soruyor. Bunlar Armstrong?un pişman olup olmadığını, itiraflarındaki samimiyeti anlayabileceğiniz sorular aslında, ?evet-hayır?a bağlamak istemeyeceğiniz sorular… Ama Winfrey, o itirafın ağırlığını Lance?in omuzlarından alıveriyor. İlk andan itibaren kontrolün kimde olduğunu anlıyorsunuz, yıllardır kimde idiyse onda.

PROGRAMDA NELER SORULMADI?

Lance ?hepsi büyük bir yalandı? diyor, dün yemekte ne yediğinden bahsedercesine bir rahatlıkla… Bir takip sorusu gelmeyeceğini biliyor, biz de biliyoruz, Oprah da biliyor. Yıllarca bisiklet sporunu nasıl dibe çektiğini, nasıl manipüle ettiğini, kimlerin yardımcı olduğunu, bisikletin yönetici kurumu UCI?yla ilişkilerini anlatmıyor. Mesela Armstrong?un sahtekarlıklarını ilk günden beri ifşa eden İngiliz gazeteci David Walsh?ün röportajdan önce Sunday Times?ta yayımladığı soruların teki bile sorulmuyor. ?Doping uzmanı? Dr.Ferrari?yle ilişkisini eleştiren eski Fransa Bisiklet Turu şampiyonu Greg LeMond?u ?kendisinin doping yaptığını iddia edecek on tanık bulmakla? tehdit ettiği, LeMond?un eski bir takım arkadaşına bunun için 300 bin dolar önerdiği iddiaları kurcalanmıyor mesela. Ya da bisikletçi Levi Leipheimer?ın eşini tehdit edişi, David Walsh ve Pierre Ballester?in kitabı ?L.A Confidential?in İngilizce?ye çevrilmesini nasıl engellettiği…

Bunun gibi onlarca olay, ?kötü bir çocuk oldum? basitliğinde paketleniyor. ?O kadar çok kişiye dava açtım ki hatırlamıyorum? diyor Lance, hepsinden tek tek özür dilemesi gereken anda…

İTİRAF NEYİN BAŞLANGICI?

Lance Armstrong?un kurduğu, yönettiği ve nemalandığı doping şebekesinden, kanserli insanlara yalan söylemiş olmaktan ya da kendisine karşı çıkan insanları davalarla, tehditlerle sindirmekten dolayı bir pişmanlık duyduğunu söylemek gerçekten çok güç. Samimi bir pişmanlıktan çok bir hasar kontrolü söz konusu gibi görünüyor. Zira Armstrong?un bu itiraf süreciyle ömür boyu men cezasını sekiz yıla indirtmesi ve kariyerinin bundan sonraki kısmını bina ettiği triatlona dönmesi mümkün. Ancak bundan bile önemlisi, Armstrong?un açıklamalarının bisikleti şu an Olimpik spor olmaktan atılma noktasına getiren kurumsallaşmış hilebazlığın çözülmesi için tek bir ipucu bile sunmaması. Şu an Lance Armstrong?un kafasında kurduklarını anlamak, her zamankinden de güç. Tek anlaşılan, her şeyin onun için daha yeni başladığı.

BİSİKLET DÜNYASI NE DİYOR?

İnan Özdemir (Eurosport.com bisiklet editörü): Lance Armstrong, 99’da başlayan zirve serüveninde hikayesine inandırmak, karşısındaki herkesi yenmek, yoluna çıkanlara ders vermek ve gerçeğin herhangi bir mecrada ortaya çıkmasına engel olmak için her şeyi denedi. Legal, illegal her yola başvurdu. Hikayesini pazarlarken kendisi de buna inanmaya başlamıştı. Floyd Landis ile başlayan, spora geri dönüşünün de etkisiyle herkesin gözlerini çevirdiği son büyük dalga onu götürmeseydi hayatını böyle sürdürecekti belki de. Oprah karşısındaki tavrı bunu en iyi şekilde özetliyordu. Pişmanlığı, yakalanmasından ileri geliyordu ve bu içinde bulunduğu duruma dair kötü noktalardan sadece biriydi. Lance Armstrong, öteki bütün seçenekleri tükettikten sonra doğru şeyi yaptı. İtiraf etti. Ve maalesef bunu kendi yoluyla yaptığı için kimseyi memnun etmedi. Bazıları için sözün bittiği, onun için başladığı noktada fırsatı kaçırdı. Şimdi yapması gereken herkesin ağzında kötü bir tat bırakan bu geceden sonra doğru adımları atıp Amerikan Anti Doping Ajansı yetkilileri ile irtibata geçmesi. Hikayesini onlarla paylaşması gerekiyor. Bütün detaylarıyla, bütün isimleriyle. O zaman belki gerçekten af dileyebilir. Şu anda girişte bile sayılmaz. O gerçekten bir adım atarsa, belki biz de ona doğru bir adım atabiliriz…

Sarper Günsal (Eurosport TV bisiklet yorumcusu): Lance Armstrong kariyeri boyunca beni çok şaşırttı. Bu defa artık şaşırmadım çünkü tüm detaylar ortaya çıkmıştı. Bu saatten sonra söylenecek de fazla bir şey yok. En büyük oydu, yalanının ortaya çıkmaması, imparatorluğunun yıkılmaması için sonuna kadar savaştı, bu uğurda çok kan döktü. Onu anlıyorum ama elbette hak vermiyorum.

Lance Armstrong ile ilgili ne düşüneceğiniz biraz da kim olduğunuza bağlı. Affedici, kötülükleri unutan ve yaşamına bu yükler olmadan devam etmeyi tercih eden biri, Lance’i bisiklet sporunu küreselleştiren, teknolojik gelişmeleri tetikleyen, kanser hastalarına umut sağlayıp yol gösteren, 5 çocuk babası eski bir kanser hastası olarak hatırlayabilir. Ama aldatılmışlıklarını içinde bir kor gibi taşıyan, o sıcaklığı başka sahtekarlara karşı uyanık kalmayı sağlayan bir memento gibi gören insanlar için Lance, 20 yıldır herkese yalan söylemiş, haketmediği şampiyonluklar, büyük paralar, ün ve şöhret kazanmış bir suçludur. Sanırım bu iki ucun ortasında bir yerlerdeyim. Her şey insan için. İyilik de, kötülük de…

Caner Eler (Radikal spor yazarı, Eurosport TV bisiklet spikeri): Kanserle tanışan herkes biraz daha fazla yaşayabilmenin yollarını aramaya koyulur. Tüm yaşamınızı gözden geçirip, gelecek için umutla geçmişten farklı hayat kurabilmenin hayallerini kurarsınız. Genellemek zor. En azından benim için öyleydi. Bu umudu beslemek de kolay olmaz zaten. Çok çabuk acıkır ve onu doyurmak bir hayli zor olur. Sonunda bazıları hayatını kaybederken bazıları hayata kalıp meşhur ikinci şansı yakalarlar. Bunun kahraman olmakla alakası yok. Aynı hastalıktan yattığınız küçük çocuğun hayatını kaybedip sizin devam etmeniz onu başarısız-yenik, sizi de galip ya da kahraman kılmaması gibi. Lance Armstrong ise benim kahramanımdı. Hastalıktan kurtulduğu için değil. Hastalığın ardından en sevdiği şeyi yaparak bisiklete binerek yazdığı hikayeydi. Bisikletinin üzerinde ortaya koyduğu samimiyetiydi.

Dün o koltukta, ortaya koyduğunun rolden başka bir şey olmadığını anlıyordum. Bu röportaj onun için kontrol edilecek son kaçış noktasıydı. Psikolojide en yüksek seviye makyevelistlere ya da manipülatif insanlara “High Machs” derler. Onlar uzun dönem planları içerisinde en ince detayına kadar tüm manipülasyonları yaparak herşeyi kontrol etmeye çalışırlar. Önlerine ne çıkarsa çıksın yok etmeye çalıştıkları ve kendilerini kandırdıkları dünyada farklı bir kanıksanmış gerçeklik yaratırlar. Lance Armstrong, Oprah ona “Hiç pişmanlık duydun mu dopingden dolayı?” diye sorduğunda Lance’in “Hayır” demesi ve “korkutucu değil mi” minvalinde espri yapmaya çalışması aslında herşeyi anlatıyor. Evet herkesin günahı ona yüklenerek belki büyük bir kurban edilme töreni yapılıyor gibi gelebilir. Lakin Lance Armstrong milyonlarca insanın umutlarını sırtında taşırken, başkalarına yaşattığı korkuyla onları kendince terbiye etmeye çalışıyordu.

Berkem Ceylan (Eurosport TV bisiklet spikeri): Lance Armstrong’un doping yapmış olması, kendi yarattığı girdabın içinde beni en az yaralayan nokta oldu belki de. 2009’dan beri bu ihtimali kabullenmiş olmanın getirdiği bir bilinç de söz konusuydu tabii ki. 10’lu yaşların ortasındayken Lance Armstrong sayesinde her yıl Temmuz ayını iple çeken, 2003’te Luz-Ardiden’e tırmanırken ufak bir çocuğun bayrağına takılıp düşen Lance için, televizyon başında ‘ayağa kalk!’ diye bağıran çocukluğuma, Lance’in doping yaptığını anlatabilirim. Ancak O’na anlatamayacağım ve maalesef Lance Armstrong’u Lance Armstrong yapan birkaç detay mevcut.

Benim takıldığım nokta, çoğu zaman, Lance’in doping yapmış olması değildi. Bu girdabın içinde hemen hemen herkesi alt etme ve ezme isteğiydi. Betsy Andreu, Emma O’Reilly, bisikletçiler Levi Leipheimer, Tyler Hamilton ve düğümün çözümünde büyük pay sahibi olan Floyd Landis, aileleriyle beraber, Lance tarafından yaratılan maddi ve manevi baskıdan büyük hasar gördüler.

Ben, kazanmak uğruna, sosyopatlık seviyesinde, insanlık değerlerini çiğneyen bu Lance Armstrong’u çocukluğuma anlatamıyorum.

* Çizim ve haberin başlığı için “Bi Tur Versene” kitabının yazar-çizeri Aydan Çelik’e teşekkür ederiz.

** 20 Ocak 2013 tarihli Evrensel gazetesinde yayımlanmıştır.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.