Your browser doesn't support the features required by impress.js, so you are presented with a simplified version of this presentation.

For the best experience please use the latest Chrome, Safari or Firefox browser.

Kamu Yararı
Açısından
İstanbul 2020
Olimpiyat Projesi

Dağhan Irak
daghan@daghanirak.com
Strazburg Üniversitesi
Spor ve Sosyal Bilimler
Araştırma Laboratuvarı

Olimpik hareket, 
19. yüzyılın sonunda
Antik Yunan'dan
etkilenen Avrupalı
elitler tarafından
ortaya çıkarıldı.

Birinci Dünya Savaşı sonrasına kadar
Olimpiyat Oyunları daha çok üst sınıfın
katılımıyla gerçekleşti.

İmparatorluklar Çağı'nın bitişiyle
yeni ulus-devletler ortaya çıktı ve 
ulusal rekâbetler Olimpiyat'a taşındı.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında
yurttaşların refahı, ulusların büyük çıkarlarından
daha öncelikli hâle geldi ve
"Refah Devleti" (sosyal devlet) mantığı yerleşti.
Spor, bu çerçevede desteklenmeye başlandı.

1970'lerden itibaren 
"ping-pong diplomasisi" 
ile beraber spor
savaşsız rekâbetin 
önemli bir aracı oldu. 

Olimpiyat, artık
Soğuk Savaş'ın taraflarının
güçlerini kıyasladığı
küresel bir arenaydı.

1990'ların başında Doğu Bloku'nun yıkılmasıyla
Olimpiyat ekonomik ve kültürel küreselleşmenin
hegemonyasını kanıtladığı bir alana dönüştü.

2000'li yıllarda "enformasyon çağı"nın etkisini
arttırmasıyla küresel ağa bağlı kitleler 
Olimpiyat'a eleştirel yaklaşmaya başladı. 

Artık "küresel yurttaşlar"
tüm dünyayı ilgilendiren
konularda bilgilenme ve
ortak aksiyon geliştirme
konularında çok daha fazla
imkana sahip.



Olimpiyat, artık spor ruhu
açısından ve birinci, ikinci 
ve üçüncü nesil insan hakları 
açısından bir sorgulama alanı.

İstanbul 2020 projesi, dünyadaki bu trendleri
dikkate almadı ve onlara saygı göstermedi. 

Olimpiyat'ın sosyal ve sportif faydalarını
ekonomik ve siyasi faydalarının gerisinde tuttu.

İstanbul 2020 adaylığı ve Türkiye hükümeti, 
ülke hakkındaki spor kültürü eksikliği, insan haklarına
saygısızlık, demokrasi yetersizliği, çevresel sorunlar

gibi kaygıları gidermek yerine inşaatı sporun önüne 
çeken bir proje hazırladı. 

Türkiye, bir spor ülkesi değil. Olması için de çalışılmıyor.

Olimpik farkındalık çok düşük.

Sporcu sayısının nüfusa oranı Avrupa'da son sıralarda.

Sosyal spor-performans sporu arasında performans sporu lehine uçurum var.
Tam tersi olması gerekirdi.

Türkiye'de spor politikaları eski paradigmalarla, rant ve ulusal gurur için üretiliyor. 
Kamu yararı pas geçiliyor.

Sportif ve sosyal yarar, ekonomik ve siyasal yararın gerisinde tutuluyor.
 
Spor katılmaya değil, kazanmaya odaklı.
Tüm spor politikaları kazanma üzerine kurulu. 

NELER EKSİK?
Olimpiyat ya da başka bir büyük organizasyon düzenlemek
Türkiye'nin spor kültürü sorununu çözmez. 

Sportif farkındalık ve spora katılım, sosyal spor çerçevesinde devlet politikası olmalı.

Kazanma değil, katılma odaklı spor modelleri incelenmeli,
Türkiye için spesifik bir model oluşturulmalı.

Engellilerin, kadınların, çocukların, yaşlıların 
ve diğer dezavantajlı grupların spora katılımı
sağlanmalı.

Şike, doping, ırkçılık gibi konularda ancak şeffaflık, demokrasi ve kazanma odaklı olmayan
spor politikalarıyla çözüm sağlanabilir.

NE YAPMALI?
Türkiye'nin sportif önceliği, Olimpiyat yapmak değil,
sporu bürokratik-politik-ekonomik çıkar ağlarından
kurtararak tüm kamunun malı yapmak olmalı

Ancak katılımcı ve demokratik bir spor ortamı
sağlanıp olumlu sonuçları alındıktan sonra,
tüm paydaşların katılımıyla bir Olimpiyat projesi
gündeme gelebilir.

Kamu çıkarını ve küresel trendleri pas geçen
İstanbul 2020 projesinin başarısızlığı,
Türkiye için bir şanstır. 

SONUÇLAR

Use a spacebar or arrow keys to navigate