"Enter"a basıp içeriğe geçin

dikloro difenol trikloroethan

Kedi mutfağa giriyor, ocağın arkasına kaçıyor. Çekmeceden bir naylon torba alıp ses çıkarıyorum. Hemen ocağın arkasından çıkıyor, alıp mutfaktan dışarı atıyorum. Her seferinde bu numaraya kanmasına inanamıyorum. Kedinin mutfağa girmesi yasak, çünkü yerleri düzenli olarak ilaçlıyorum. Mutfak kapısının bir tarafında hayvanlar ölüyor, diğer tarafında ise bir başka hayvan pahalı mamalarla besleniyor. Evde kimin yaşayıp, kimin öleceğinin kararını ben veriyorum, bir bakıma bu evin tanrısıyım.

Kediyi el üstünde tutarken böcekleri öldürmenin mantığını arıyorum, kedi yemeklerime böcekten daha çok giriyor, gelip zaman zaman elimi ısırıyor, gece uykumu bölüyor. Öte yandan kedimin huylarını biliyorum, gelip bana sokuluyor uykudan kalkınca, annesiymişim gibi davranıyor, böyle yaptığı zamanlar daha az yalnız hissediyorum kendimi. Böceklerin huylarını bilmiyorum, onları takip edemeyeceğim kadar çoklar ve küçükler. Aslında bu evin çeşitli köşelerinde onların yüzlercesi, hatta binlercesi yaşıyor, onları tanımadığım gibi kendimi daha az yalnız hissetmeme de neden olmuyorlar. Onları tanımadığım halde kendimde onları öldürme hakkını yine de bulabiliyorum, bu kararımı çoğu kez kendime bile sorgulatmıyorum. Sorguladığım zamanlar bulabildiğim tek bahane böceklerin, örneğin kedilerden, çok daha hızlı üremesi. Onları öldürmezsem tüm evi kaplayabilirler. Aslında kedim de üremek istiyor, hatta mümkünse ev arkadaşımla yapmak istiyor bunu. Ama henüz daha çok küçük ?yalnızca ev arkadaşım için değil, yetişkin erkek kediler için de-, kendisine yatıştırıcı veriyorum ?ev arkadaşıma değil, kediye-, üreme isteğinin yerini uyuma isteği alıyor. Bunu onun iyiliği için yapıyorum. Yalnızca evin tanrısı olmakla kalmıyorum, aynı zamanda evde yaşamasına izin verdiklerimin iyiliğini de düşünüyorum. Kedim yanımda kendini kaybetmişçesine bir parça kağıtla oynuyor, ben güzel sevgilimin yanımda olduğunu düşlüyorum. Evin içi çok sıcak, o yüzden fazla bir şey giymeye gerek duymamış, başımı çıplak göğsünün altına koyuyorum, kokusunu içime çekiyorum. Yalnızca bu evin düşünceli tanrısı değilim, hayalgücüm de geniş. Ama o aslında burada değil, belki de hiç olmayacak, kaloriferlerin ayarını bu kadar sıcağa getirmeye de gerek yok belki. Ben bu evin düşünceli ve hayalci tanrısıyım ama gücüm onun hayalini gerçeğe çevirmeye yetmiyor. Belki de tanrıların yalnız olması gerekiyor, bu yüzden yapamıyorum. Evet, mutlaka nedeni bu olmalı. Kedinin yaşamasına izin vermemin ve böcekleri öldürmemin nedeni de bu olmalı. Kedi, kağıtla oynarken kendini kaybediyor, etrafındaki herkesin varlığını aklından siliyor, koca evrende yapayalnız, yalnızca bir parça kağıdı patisine takıyor. Böcekler ise çoklar, binlercesi her gün mutfağımda beraberce dolaşıyor, keşif yapıyor, dökülen saçılan varsa onlardan besleniyorlar. Hep çoklar, hep biraradalar. Sanırım onları öldürmemin gerçek nedeni bu. Benim kadar yalnız olmayan hiçbir şeyin etrafımda olmasından hoşlanmıyorum. Ben onları öldürmezsem, onlar beni öldürüyorlar.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.