"Enter"a basıp içeriğe geçin

Ay: Kasım 2011

Hayvanlar ve insanlar…

Eskiden Olimpiyat, Dünya Kupası ya da Avrupa Futbol Şampiyonası gibi büyük spor organizasyonlarını heyecanla ve sabırsızlıkla beklerdik.

Artık kaygıyla bekliyoruz.

Çünkü her büyük organizasyon, ev sahibi olan şehrin ya da ülkenin doğal yapısının bozulması, insanların ve hayvanların sıkıntıya düşmesi anlamına gelmeye başladı. Ev sahipleri, ?pislikleri? halının altına süpürmek için olmadık yöntemler icat ettiler.

Alt yapı deniz kumu!

Alt yapı dediğin, kalkınma dediğin bu ülkede müteahhitliktir. Mesela bir tabii afet anında insanların nerede toplanacağının bilinmesi, ciddi bir afet planının olması filan önemli değildir, o toplanılacak yere alışveriş merkezini, gökdeleni diktin mi ?devlet adamı?sın. Varsın deprem olduğunda çadır kuracak yer bulamayalım, deprem oluncaya kadar kim öle kim kala? Aynı şekilde ?depremde ölürseniz şanslısınız, ben bu evleri deniz kumundan yaptım? diye kahkahalar atan adamı yargılamak şöyle dursun, birkaç ayda İstanbul’u gökdelenlerle donatmasını sağlayan ülke burası. Gerçi niye yargılayacaksın adamı, puşi mi takmış boynuna ki devlet-millet düşmanı sayılsın?

Bir intihar mektubu

Sevgili okuyucu,

Zaman zaman sen de seninle kafa bulunduğunu düşünmüyor musun? Bence zaman zaman düşünme, her zaman düşün.

Şöyle düşün mesela.
Senin memleketinde deprem oluyor. Yüzlerce kişi hayatını kaybediyor, ki kaç kişinin öldüğünü de tam olarak bilemiyorsun. Yardım yapıyorsun, yerine gidip gitmediği belli değil. Devlet kendi aciz kaldığı yetmiyormuş gibi, oradaki seçilmiş yöneticilerin de çalışmasını engelliyor. Kızılay, her zamanki gibi para sayarken iyi de, çadır dağıtırken o kadar parlak değil. Van’ın soğuğuna, Ağustos’un ortasında İzmit’e kondurduğu çadırın aynısını kondurup gidiyor. Hoş, yedi tepeli İstanbul’a yayvanlığıyla meşhur Hollanda’nın hayatında yokuş çıkmamış metrobüsünü alıp gelen yönetim zihniyetine o çadırlar saray geliyor ya neyse.

N.asıl Ç.ocuk kalacaksın ki bu ülkede…

Benim bu sayfada yaptığım iş, yani spor yazarlığı çok tırıvırı bir iş aslında. Yeni Açık’taki, Şen Kardeşler Kıraathanesi’ndeki geyikleri derle, topla, al sana spor yazısı. O onla oynamaz, bunda ruh kalmamış, o ondan almış, bu buna vermiş. Kabul edelim ki, herhangi bir donanım gerektirmeyen, bu işin esnafının önemli kısmına da gereksiz para kazandıran bir iş bu. Anlattığın şey haftanın altı günü boş kalan yeşil bir çim dikdörtgenin dışına taşmıyorsa, hayata dokunmuyorsa, sen boşa konuşuyorsun, dinleyen de boşa dinliyor.