"Enter"a basıp içeriğe geçin

Alt yapı meselesi (2)

Geçtiğimiz salı günü yazdığım yazıda futbolun ?çocuk işçi?lerinin omuzlarına bindirilen başarı baskısından bahsetmiş ve alt yaş gruplarında tahakküm kuran rekabetçi futbolun yetenekleri daha A takıma gelmeden öldürdüğünden bahsetmiştim.

Hem futbolda hem de diğer spor dallarında, özellikle takım sporlarında bu baskı fazlasıyla var. Öyle ki bırakın altyapı liglerini, okullararası turnuvalar bile büyük bir gerginlikle oynanıyor, karakolda bitenler oluyor. İlköğretim okulları arasında düzenlenen ve birinciye kayda değer bir ödül verilmeyen, yurtdışına bile karma takım götüren Danone Kupası?nda bile müdürlerden hocalara, velilerden okul görevlilerine herkesin nasıl çığırından çıkabileceğini gözlerimle gördüm, ki bu organizasyon Türkiye?de bu duruma karşı en hassas organizasyon. Demek ki bir de rekabet olsa, bu kadar çaba gösterilmese işin içine girmedik kalmayacak. 12 yaşında çocuklar oynuyor alt tarafı, öyle düşünün.

Bu durum tabii ki spora özgü değil. Genel olarak çocuk ezmekten hoşlanıyoruz. Bütün eğitim sistemimiz çocukları ezmek ve kişiliksizleştirmek üzerine kurulu. ?Akıllı? ve ?uslu?yu birbirinin eş anlamlısı gibi kullanıyoruz, çocukların keşfetme çağlarında put gibi durmaları onları bizim nezdimizde ?akıllı? yapıyor. Biraz hareketli çocuklar için kullandığımız ?yaramaz? tabirini hiç doğrudan kelime anlamıyla düşündünüz mü? Bence düşünmek lazım, çünkü bir sürü çocuğa ?bu yaramaz? diyoruz, sırf normlara uymadıkları için. Kafamızdaki çarpık şablonlara uymayan çocukları ezip büzüp, bir sürü pısırığı salıyoruz ortalığa. Sesi çıkmayan vatandaş, ?makbul vatandaş? oluyor.

Ama konu spora gelince; kendine güvenen, her yükü omuzlayabilen, her baskıyı kaldırabilen üstün yaratıklar peşinde koşuyoruz. Böyle olmayanı ölümüne hırpalıyoruz, ekmeğiyle oynuyoruz, kariyerini bitiriyoruz. Kaybeden bir kitle yetiştirip, arasından çıkanların ?kazanan? olmasını bekliyoruz. ?Kazanan? olmadıklarında bozulup kin tutuyoruz.

Arda olayı bunun en çarpıcı örneği. Arda, kendi hâlinde bir mahalle çocuğu, futbolcu olmasa belki de bu memleketin ?normal?ine en uygun düşecek tiplerden biri. Biraz şakacı olmasının haricinde hiçbir çıkıntılığı yok, o da kaldırılmayacak cinsten değil. Arda bizim mahallemizde oturan bir genç olsa, hepimiz çok severdik, hangimizin mahallesi olursa olsun, bundan adım gibi eminim.

Biz bu ?normal? çocuktan hem vatan kahramanı olmasını bekliyoruz, hem de onu delirtmeye çalışıyoruz, durmaksızın.

Futboluna karışıyoruz, giyimine karışıyoruz, kız arkadaşına karışıyoruz. Yetiyor mu, yetmiyor. Yurtdışına gidip ülkemizi temsil etmesini bekliyoruz, gitmeyip Metin Oktay olmasını bekliyoruz, her maçta çok iyi oynamasını bekliyoruz, oynamasa da kafa göz girişsek, ?Bak milli takımda oynadı, Galatasaray?da oynamıyor, mahsus yapıyor? desek diye bekliyoruz.

En önemlisi, bütün bunları yaparken Arda?nın delirmemesini bekliyoruz.

Arda?yı bırakalım, tecrübelisi, yurtdışı görmüşü ve muhtemelen bu ülkede top oynayanların en halim selimlerinden Nihat?a bakalım. Adam gözümüzün önünde sinir krizi geçirdi iki gün önce.

Kabul edelim, bizim çocuklar bu yükü kaldıracak kadar güçlü değil. Zaten bir insandan bu kadar güçlü olmasını beklemek haksızlık ama bizim ?hot zot? eğitim sisteminden, ?kazanacaksın ulan? altyapı sisteminden böyle insanüstü varlıklar zaten çıkmaz.

Hem insanlardan her norma sorgulamaksızın boyun eğecek pısırıklar olmalarını bekliyoruz, böyle olmaları için elimizden geleni yapıyor, hayatı askerî eğitim kampına çeviriyoruz, hem de onlardan her yükü kaldıracak ?biyonik adam?lar, ?übermensch?ler olmalarını bekliyoruz. Böyle bir şey yok. Bu ülkenin futbolcuları, bu ülkenin çocukları. Omzuna yükü yükleyip, altı yaşından itibaren ensesine düzenli olarak vurup, sonra da ayaklarının üzerinde duramadıkları için eleştiriyoruz.

Ya sporda ve her alanda bu ülkenin tüm statükolarının, tüm tabularının yıkılması pahasına bu çocukları özgür bırakacağız ya da ?pısırıklar ülkesi?ni temsilen eğilip bükülmelerini anlayışla karşılayacağız.

Çünkü bu sistem, istediğiniz gibi insanları kaldıramıyor.

***

Bu yazıyı kişisel bir notla noktalamak durumundayım.

Geçtiğimiz haziran ayından beri bu sayfalarda sizlerle birlikteyim. Bu süre içerisinde ?Bu sefer kesin sansürleyecekler? dediğim bir sürü yazı yazdım, hiçbirinin satırına dokunulmadı. Bunun için emeği geçen herkese teşekkür borçluyum. Gazete ?Evet? derken boykot çağrısı yaptığımda, Başbakan?ı padişaha benzettiğimde, bu gazetenin kimi yazarlarını eleştirdiğimde her seferinde bir şekilde yazdıklarımı gazetede okudum. Taraf macerasından aklımda kalan bu olacak.

Ama her şeyi tadında bırakmak gerekiyor. Bu maceranın sonuna geldik ve güneş batarken atıma binip ıslık çalarak uzaklaşmanın zamanı geldi. Başka bir gün, başka bir yerde elbet buluşuruz.

O zamana kadar hoşça kalın. Hepinize teşekkürler.

*29 Nisan 2011 tarihli Taraf Gazetesi’nde yayımlanmıştır.

Tek Yorum

  1. sencer özekin sencer özekin 29/04/2011

    okuduğum en güzel spor yazılarından biri. umarım en kısa zamanda başka bir yerde yazılarınıza devam edersiniz. saygılar

sencer özekin için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.