"Enter"a basıp içeriğe geçin

Kategori: TamSaha

Dağhan Irak’ın TFF TamSaha Dergisi’nde yayımlanan yazıları…

Dünya Kupası’nın Unutulmaz 11 Hakemi

Bir önceki TamSaha’da Dünya Kupası’nın unutulmaz kadroları, teknik direktörleri, maçları, sürprizleri, hatta hayal kırıklıkları yer almıştı. Tabii Dünya Kupası hakemsiz de olmuyor. Buna rağmen onların adı çok anılıyor, hem de kabağın çoğu zaman onların başına patlamasına rağmen. Yine de Dünya Kupası’nda kolay kolay unutulmayacak; başarılı, başarısız ama her şekilde enteresan hakemler az değil. İşte Dünya Kupası’nın unutulmaz hikayelere sahip on bir hakemi…

Dünya Kupası’nın 11 Efsane Takımı…

1938 İtalya
Dünya Kupası tarihinin ilk süper takımı 1938?de tarihinin ikinci şampiyonluğuna uzanan İtalya olsa gerek. Bu İtalya kadrosundaki isimleri anmaya başlamadan önce takımın ?Büyük Usta? lakaplı teknik direktörü Vittorio Pozzo?ya ayrı bir parantez açmak gerekiyor. İki kez Dünya Kupası kazanan tek teknik direktör unvanını hâlâ koruyan Pozzo, taktik anlamdaki yenilikçiliği kadar dik başlılığıyla da meşhurdu. 1934 Dünya Kupası?nda Benito Mussolini?nin geçit töreni zorlamasını reddeden Pozzo, dört sene sonraki kupada faşist diktatörden ?kazan ya da öl? telgrafı almıştı. Fransa?daki kupada ev sahibi seyirciyi sindirmek için takıma faşist selamı verdirecek kadar hırslıydı. İtalyan futbolunun en tartışmalı isimlerinden biriydi Pozzo, ama bir taraftan da futbolun ilk dâhilerindendi. Takıma gelirsek, dönemin moda taktiği 2-3-5?in en gerisindeki Alfredo Foni ve Pietro Rava döneminin çok ilerisinde oyunculardı. Olimpiyat madalyasına da sahip Locatelli orta sahayı taşırken, ileride hayatındaki tek yurtdışı deneyimini Beşiktaş?ta teknik direktör olarak yaşayacak Guiseppe Meazza ve Lazio?nun altın çocuğu Silvio Piola vardı. Bu takımdan elimizde kalan ne yazık ki çok az kayıt var. Ancak Avusturya ve Macaristan gibi dönemin diğer dev ekiplerine kurdukları tartışılmaz üstünlük, 1930?ların ikinci yarısındaki İtalya?nın nasıl bir takım olduğunu göstermeye yeterli.

Dünya Kupası’nın Unutulmaz 11 Maçı

1930 Arjantin - Uruguay1930 Final: Arjantin-Uruguay
İlk Dünya Kupası?nın finali iki komşu ülkenin karşılaşmasına sahne oldu. O yıllarda özellikle Olimpiyat Oyunları?nda büyük başarı göstererek dünya futbolunun zirvesine tırmanan, bu başarıları sayesinde FIFA tarafından ilk Dünya Kupası?nın ev sahipliğiyle ödüllendirilen Uruguay, 1928 Amsterdam Olimpiyatı?nda altın madalyayı kazanırken bileğini ancak ikinci maçta bükebildiği Arjantin?le karşılaşıyordu. Brezilya?nın daha ufukta gözükmediği, Avrupalıların ise ya imkânsızlıklardan ya da ilk kupayı fazla ciddiye almamalarından katılmadıkları bu kupada, bu maçın beklenen bir final olduğu söylenebilirdi. Diğer taraftan maçın Uruguay?ın başkenti Montevideo?da yeni açılan görkemli Centenario Stadyumu?nda oynanması heyecanı arttırıyordu. Maça kente neredeyse bir kol boyu uzaklıkta olan Arjantin başkenti Buenos Aires?ten de taraftarlar gelmişti. Bu karşılaşma Dünya Kupası finali olmasının yanında tam bir derbi maçıydı. Finalde ortam o kadar gergindi ki, iki ekip karşılaşmanın oynanacağı topta bile anlaşamamışlardı. FIFA yetkilileri, ilk yarının Arjantin?in, ikinci yarının ise Uruguay?ın topuyla oynanmasına karar verdi. Mücadeleye iyi başlayan ev sahibi ekip oldu. 12. dakikada soldan ceza sahasına gönderilen çapraz topa vuran Pablo Dorado, Dünya Kupası final maçlarının ilk golünü atmayı başardı. Ancak Arjantin durumu Peucelle?yle eşitleyecek, sonrasında da Stabile?nin güzel vuruşuyla öne geçerek ilk yarıyı üstün kapatacaktı. İkinci yarıda ise Cea ve Iriarte?yle öne geçen Uruguay, Stabile?nin direkten dönen şutuyla korktu; ancak bu kez de sahneye Castro çıktı. Kupada yalnızca açılış maçında forma giyen bu oyuncu finalde kendisine verilen şansı son dakikada da olsa iyi kullandı ve zaferi sağlama alan golü kaydetti. Altı gollü ilk final sonrası Montevideo uyumadı, ertesi gün resmi tatil ilân edildi.

Debreceni: Macar Ligi’nin parlak rengi

Doğu Bloku?nun yıkılması pakta dâhil pek çok ülkede spor sisteminin köklü bir şekilde değişmesinde yol açtı. Özellikle Jozef Stalin döneminde Sovyetler Birliği?nde ve uydusu konumundaki diğer ülkelerde ?CSKA, Dinamo, Lokomotif? şeklinde vücut bulan ordu-polis-fabrika odaklı spor teşkilatı, senelerce başarılı ürünler verdi. Ancak Varşova Paktı dağıldığında hızlı bir şekilde serbest piyasa rejimine geçen ülkelerde bu yapı neredeyse ışık hızında dağıldı ve dengeler tamamen değişti. Yeni dönem sermayesini bünyesinde toplayabilen CSKA Moskova gibi kulüpler bu geçişi nispeten hasarsız atlatıp yollarına devam ederken, farklı ülkelerde geçmişin çok önemli kulüpleri neredeyse tarihe karışma tehlikesiyle yüz yüze kaldı. Honved, Ferençvaroş, Dukla Prag, Bohemians ve Dinamo Minsk gibi kulüpler günümüzde eski günlerini mumla arıyor. Onların yokluğunda devreye ise yeni kulüpler girdi. Komünist yönetim sırasında senelerce alt liglerde kendi yağında kavrulmaya uğraşan bazı kulüpler, yeni dönemde Şampiyonlar Ligi?nde ülkelerini temsil etme şansını bulabiliyor. Bu kulüplerden Unirea Urziceni ve BATE Borisov?u daha önce tanımıştık. Talihi sonradan açılan kulüplerin Macaristan?daki temsilcisi ise kuşkusuz Debreceni VSC ya da kısa ismiyle Debreceni, yani Debrecen.

Futbolun kökenleri -2: Futbol dünyaya açılıyor…

Bir önceki sayıda modern futbolun temellerinin İngiltere kırsalında atılmasından ve Endüstri Devrimi sırasında güneydeki şehirlere göçle beraber günümüzdeki hâlini almasından bahsetmiştik. Bildiğimiz anlamdaki futbolun Güney İngiltere şehirlerinde icat edildiğini ve dünyaya da buradan açıldığını biliyoruz. Ancak futbolun dünya çapında popülerleşip küresel bir oyun hâline gelmesinde modern futbol öncesinde oynanan top oyunlarının payının ne olduğu tartışma konusu.

Şarkıcı futbolcular: Bir Şarkısın Sen…

TamSaha?nın Aralık sayısında Şlmlerde rol alan, hatta kendine sinema ve televizyonda oyuncu olarak kariyer edinen futbolculardan bahsetmiştik. Bu sefer ise yeşil sahaların sanatkârları arasında kendine başka bir alanda yer açmaya çalışanları konu edeceğiz. Keyişi bir maç ya da kazanılan bir kupa sonrası soyunma odasında söylenen şarkıları ciddiye bindirip soluğu stüdyoda alan şarkıcı-futbolculardan bahsediyoruz. Görünen o ki, eline mikrofon alan futbolcuların sayısı aktörlüğe soyunanları solda sıfır bırakacak düzeyde. Tabii aralarında şarkıları çok başarılı olanlar kadar, notaları tribünlere gönderenler de var. Bu yazıyı yazarken pek çok futbolcunun şarkısını dinledik. Bir kısmını hatırlatıp dikkatinizi çekmek için, bir kısmını ise bizim yaptığımız hatayı yapıp siz de dinlemeyin diye sunmakta fayda var.

Futbolun kökenleri

Futbolun kökeni zaman zaman tartışılagelir. Farklı bölgelerde farklı oyunlar delil gösterilerek futbolun ilk olarak buralarda ortaya çıktığı iddia edilir. Gerçekten de top ya da top benzeri bir cismi tekmelemek ya da taşımak üzerine kurulu oyunlar milat öncesinden itibaren dünyanın çok farklı bölgelerinde ortaya çıkmıştır. Antik Yunan ve Roma?da oynanan ?harpastum? ve ?feninda?, yine milattan önce Çin?de ve Japonya?da oynanan ?tsu chu?, bundan birkaç yüz yıl sonra Orta Asya Türk uygarlığında ortaya çıkan ve ?tsu chu?ya ikiz kardeşi kadar benzeyen ?tepük? bu oyunlar arasındadır. Bu oyunların herhangi birinin tek başına futbolun atası olduğunu ya da futbolun tamamen bu oyunlardan evrildiğini söylemek ise imkânsızdır. Zira bu oyunların bazı özellikleri futbola çok benzerken, bazıları ise başka top oyunlarını andırmaktadır. Örneğin ekipman (deri top ve bambu kaleler) bakımından ?tsu chu? ve ?tepük? futbola benzemektedir ama topu havada tutma koşulu bu oyunların günümüzde de Asya?nın en popüler oyunlarından biri olan ?sepak takraw?a futboldan çok daha fazla benzediğini göstermektedir. Dolayısıyla futbolun bu oyunlardan etkilenilerek ortaya çıkarıldığını söylemek mümkündür, ama bu oyunları futbol olarak kabul etmek hatalıdır. Bu yoldaki çabalar, büyük oranda futbolun mucitliğini sahiplenme isteğinden kaynaklanmaktadır. Ancak günümüzde oynanan modern futbol (association football) tamamen Britanya?da ortaya çıkmıştır ve oynanış şekli büyük oranda bu ülkenin sporun çıkış zamanındaki koşullarına bağlı olarak biçimlenmiştir.

Cezayir: Çöl tilkisinin dönüşü

Bu yıl Güney Afrika?da düzenlenecek Dünya Kupası, bir zamanların en heyecan verici ekiplerinden birinin dünya sahnesine geri dönüşüne tanık olacak. Aslında onlar dünya futbolundan, hatta zirveden çok da uzak kalmadılar. Uzakta kalmış yurtlarını temsil eden pek çok oyuncu, başka bir formayla da olsa o ülkeyi temsil etti ve çoğu kez o ülkenin vatandaşlarını da sokağa döktü. Kendileri büyük turnuvaları göremese de yeşil-beyazlı forma, futbolun gittiği her yere bir şekilde ulaştı. Ve şimdi kendi kıtalarında yapılacak ilk Dünya Kupası?yla geri dönüyorlar.

Kadının fendi, önyargıyı yendi

Cristiano Ronaldo?yu düşünün. Antrenmandayken erken çıkmak için izin istediğini, çünkü kaportacıdaki işine yetişmesi gerektiğini. Ya da Ribery?nin Avrupa Şampiyonası?nda geçen günler için ofisboy olarak fazla mesai yaptığını. İnanılmaz geliyor değil mi? Oysa kadın futbolcular için bu hayatın gerçeği. Yeşil sahalarda her geçen gün daha üst düzey bir mücadeleyi sergileyen kadınlar, dünyanın iki ülkesi (ABD ve İsveç) haricinde amatör sporcu statüsünde ve para kazanmak şöyle dursun, çoğu kez kendi masraşarını kendileri ödüyor. Her gün ?Kadınlar futbol mu oynarmış?? ön yargısıyla boğuşmak zorunda olmaları ve basının ilgisizliği de cabası. İşte Finlandiya?da düzenlenen Euro 2009, bu kadınların hikâyesiydi.