"Enter"a basıp içeriğe geçin

Kategori: politika

Dağhan Irak’ın politika yazıları…

CHP mi? Kapatın, gitsin

Geçtiğimiz hafta içinde BirGün’de ve birgun.net’te çıkan iki yazı üzerine düşünmeye değer konuları gündeme getirmesi bakımından önemliydi. Gün Zileli’nin 13 Haziran tarihli BirGün’de yayımlanan ?Anadolu Sağcılığını Ne Yener?? ve 15 Haziran’da Başar Başaran’ın birgun.net’te yayımladığı ?CHP?den umudu kesmekle başlayacak her şey?? başlıklı yazıları yalnızca geçmişte DP, AP ve ANAP’ta günümüzde AKP’de vücut bulan sağ-muhafazakar damarı deşmekle kalmıyor, aynı zamanda CHP’nin bunu kırma yolunda neden derman olamayacağını anlatıyor. Ben bu tartışmaya biraz katkıda bulunmak istiyorum.

Sandığa sordum, “mücadele” dedi

Süreci itibarıyla Türkiye tarihinin en lekeli seçimlerinden biri olarak hatırlanması gereken 12 Haziran seçimleri önümüzde enteresan bir tablo bırakarak geride kaldı. Öncekilerin aksine yüzde 5-8 bandına yaklaşma ihtimali bulunan partilerin olmadığı, egemenlerin seçim barajına neden bu kadar tutkuyla bağlı olduklarını gösteren bir seçim oldu bu. Hem AKP ve CHP’nin aldığı oyları, hem de Blok’un büyük başarısını buradan bakarak okumak lazım.

AKP/ML’den kurtulmak…

Şu anda sath-ı mailinde bulunduğumuz 12 Haziran seçimleri, süreci ve olası sonuçları bakımından olağanüstü bir durum yaratıyor. Her şeyden önce şunun altını çizerek başlayalım, bu seçim ne olursa olsun Türkiye demokrasi tarihinin şaibeli seçimleri arasında yer alacak. Bu anlamda 2011 seçimlerinin 1946 ve 1987 seçimleriyle aynı kategoride anılacağını kabul edelim. Gerek devletin başta Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloku ve ÖDP olmak üzere tüm AKP muhaliflerine karşı tüm aygıtlarıyla giriştiği hukuksuz mücadele, gerekse AKP’nin daha ana akım muhaliflerine karşı hazırlanan komplolar itibarıyla bu seçimin adil koşullarda yapıldığını iddia etmenin imkanı yok. İkincilerin derdini ayrı bir yazı konusu olarak bir yana bırakıp, blok ve diğer sol gruplara yapılanlara bakalım.

“Çoğunluk” kimdir?

Yakın zamanda aynı meseleyi dert edinmiş iki çalışmayı inceleme fırsatı buldum. Bunlardan bir tanesi ?Çoğunluk? filmi, diğeri ise dört bölüm hâlinde BirGün’de okuduğumuz Ateş İlyas Başsoy’un ?Selim Türkhan ve siyasetsiz seçmen? analizleri. Bu iki çalışmayı karşılaştırmak belki elmalarla armutları karşılaştırmak olarak algılanabilir, ama ben öyle düşünmüyorum. Her ne kadar bir tanesi kurgusal bir sinema filmi, diğeri ise yöntem itibarıyla bilimsel olmasa da rahatlıkla entelektüel olarak adlandırılabilecek bir siyasal iletişim değerlendirmesi olsa da, ikisinin de yapmaya çalıştığı şey aynı. Türkiye’de 12 Eylül sonrası uç vermeye başlayan, son on yılda iyice palazlanan ve bu ülkenin siyasal hayatına yön verdiği ciddi bir şekilde hissedilen bir sessiz kitleyi kurgulayarak anlamlandırmaya çalışıyor. Ben bunun önemli ve gerekli bir çaba olduğunu düşünüyorum. Çabanın yöntemine ve algısına itirazlarım var ama bunu sözün sonuna saklamayı tercih ediyorum.