"Enter"a basıp içeriğe geçin

Kategori: voleybol

Dağhan Irak’ın voleybol hakkındaki yazıları…

yabani vaziyetler

Tıklım tıklım bir voleybol sezonu yaşıyoruz. Ligler son hızıyla devam ediyor, Avrupa’da ise artık kupaların sahibini bulmasına günler kaldı. Türkiye, ilk kez dört takımla katıldığı Şampiyonlar Ligi’nde maalesef dişe dokunur bir başarı yakalayamadı, Vakıf-Güneş’in dörtlü finali de olmasa tam anlamıyla kayıp bir sezon olacaktı. Kadınlarda (neden ?bayanlar? demediğimi başka bir yazıda gerekçeleriyle tartışmayı düşünüyorum) Türkiye gibi üç takımla başlayan İtalya, üç takımını da altılı playoff’a getirdi, birbirlerine düşmeseler belki dörtlü finale de ailecek geleceklerdi. Kaldı ki erkeklerde de iki İtalyan takımı dörtlü finale yükseldi. Zaten iki tarafta da formül aynı; evsahibi takım, iki İtalyan artı bir Rus takımı. Bunun çok da şaşırtıcı olduğunu düşünmüyorum. Pos bıyıklı meşhur bir adamın yıllar önce teorisini çizdiği gibi altyapı, üstyapıyı belirliyor. Altyapısı olmayan ülkelerin yolda döküldüğü bu sezonda, geriye düşenler açıklamayı metafizikte arayabilirler, lâkin pos bıyıklı adamcağızı mezarında ters döndürmenin anlamı yok. Altyapısı olmayanın üstyapısı da olmaz.

üç silahşörler (ve ilâveten dartanyan)

Olimpiyat Elemeleri’ni bitirmenin huzuru içinde bu yazıyı yazıyorum. Hem voleybol kalitesi, hem sonucun adilliği, hem de millî takımın oyunu açısından tatmin edici bir turnuva oldu. Bu yazı, upuzun bir turnuvanın, upuzun bir özetidir. Smaçörler çuvalladığı için değil, defanslar iyi çalıştığı için uzun süren bir rallinin heyecanı içinde okunmasını dilerim.

kaybedenler olimpiyatı

Spor spikeriyseniz ve olimpiyat oyunlarını nakledecek bir kanalda çalışacak kadar şanslıysanız, 366 gün süren yıllar sizin için başka bir anlam ifade eder. Çünkü o yıllar olimpiyat yılıdır ve ?dört yılın sultanı? bir ay -ki bu yıl Ağustos’a denk geliyor- zihninizde işaretleniverir. Atina’yı kaçıran, Torino’nun ise açılış törenini anlatma şerefine nail olan bendeniz için de kuşkusuz Pekin büyük önem taşıyor. Tabii ki bu yazı neyse ki benim değil, Pekin’in, daha doğrusu ona giden yolun üstüne.