"Enter"a basıp içeriğe geçin

Amed’in makus talihi…

Bu hafta Diyarbakırspor matematiksel olarak Birinci Futbol Ligi?nde kalma şansını yitirdi. Kulüp batık durumda. Diyarbakır şehrinin diğer büyük spor takımı Dicle Üniversitesi Kadın Voleybol Takımı da haftalar önce küme düşmüştü. Seneye ligler iyice Diyarbakırsız olacak.

Diyarbakırspor ve Dicle Üniversitesi hakkında sayfalarca ahkâm kesebilirdik. Memleketin en zengin şehrinden, en batısından, en konforlu ofislerimizde, en hızlı bilgisayarlarımızdan Diyarbakır?daki sporu kurtarırdık yine.

Bazen spordan bahsetmenin en iyi yolu spordan hiç bahsetmemektir.

Mesela onun yerine bir filmden, o filmin gerçek hikayesinden bahsetmek, spordan konuşmanın en iyi yolu olabilir.

Bugün ben size ?Press?ten bahsetmek istiyorum biraz. Ve tabii Özgür Gündem?den.

Press, Özgür Gündem muhabiri Bayram Balcı?nın 1992-94 arası yaşadıklarından yola çıkarak çekilmiş bir film. Gazetenin Diyarbakır bürosunda yaşananları, çalışanların başına teker teker neler geldiğini anlatıyor. Tıpkı Bayram Balcı?nın tüm çalışma arkadaşlarının devlet terörüne kurban gitmesi, öldürülmesi, kaybedilmesi gibi.

Yıllardır gözümüzü kapadığımız hikayeyi anlatıyor yani.

İki yıl boyunca yayın yapan gazetenin bürolarının basılmasını, bombalanmasını, 30?u muhabir 76 çalışanının öldürülmesini anlatıyor. 683 gün yayımlanan gazetenin 335 gün kapatılmasını, yöneticilerine verilen 147 yıl hapis cezasını anlatıyor.

Özgür Gündem?in yayımlandığı süre boyunca kendi faillerini nasıl afişe ettiğini anlatıyor.

Ama en önemlisi kentin bağlı olduğu devlet tarafından nasıl dışlandığını, ötekileştirildiğini, terörize edildiğini anlatıyor.

Sedat Yılmaz?ın buram buram Ken Loach kokan son derece etkileyici filminden hiçbir şey anlamıyorsanız, OHAL?in olağanlaştırılmış çılgınlık olduğunu ve o şartlar altında hiçbir şeyin normal gelişemeyeceğini anlıyorsunuz. Bir savaşın arasına sıkışmış bir şehirden, bölgeden sancılanmamasını istemenin haksızlık olduğunu anlıyorsunuz.

Meseleyi spora getirirsek, işler daha da karmaşıklaşıyor. Çünkü spor, Diyarbakır?da başka yerlerdekine hiç benzemiyor. Kurulan kulüpler devlet kurumlarına bağlı ve tepeden inme, zorlama bir şeyleri temsil ediyor. Devlet on yıllardır mutsuz ettiği halkın yarasını sporla uyuşturmaya çalışıyor. Devletin resmi yüzünün en yumuşadığı Gaffar Okkan?ın emniyet müdürlüğü döneminde bile bu böyle. Diyarbakırspor?un lige çıkışı bir olay, ligden düşmeyişi bir olay, ligden düşüşü bir olay. Bir yandan devlet tarafından Kürt sorununu çözme aygıtı olarak görülüyor, bir yandan da gittiği her yerde terör örgütü muamelesi görüyor.

Diyarbakır?da spor, şehrin tüm sıkışmışlığının, bunalımının simgesi gibi.

Ve yaşanan her şey, o bunalımdan fışkırıyor adeta.

Diyarbakır?ın nasıl kendisi gibi olmaya, kendi gazetesini okumaya, kendi bildiği gibi yaşamaya hakkı yoksa, Diyarbakır takımlarının da, taraftarlarının da kendileri gibi olmaya hakkı yok. Gaffar Okkan?ı alkışlayanın da, Bandiera Rossa?nın Kürtçesi ?Herne peş?i bir ağızdan söyleyenin de aynı taraftar olabileceği kabul edilemiyor.

Bakın tanıdığım en sıkı Diyarbakırlılar?dan Uğur Nazlıcan, Bianet?e ne yazmış vaktinde:

?Diyarbakırspor, Diyarbakırlıların gözünde pek de baskın olmayan bir kimlik bileşenidir. Birçok Diyarbakırlı takımlarını genelde hafta sonlarının önemli bir sosyal aktivitesinin kahramanı olarak görmektedir. Ünyeli için Ünyespor ne ise, onlar için de takımları odur.?

Bence mesele buradan çıkıyor. Bu normal tablo Diyarbakır?a reva görülmüyor. Ünyeli?nin Ünyespor?la ilişkisinin normalliği, Diyarbakırlı?ya çok görülüyor. Diyarbakırsporlu cici çocuk olmak ve takıma müdahil olan her askere, polise, siyasetçiye şirin görünmek zorunda, her gittiği yerde ?PKK?lı? diye aşağılanmak zorunda. Takımı zorla çıkarılıp, zorla düşürüldüğünde susup oturmak zorunda.

Şehre demokrasiyi, normalliği çok görüp spor kulüpleriyle her şeyi çözeceğini sanınca böyle oluyor.

Bakın şimdi Özgür Gündem yine gazete bayilerinde yerini aldı. Bu sefer bir ellemeyin bakalım. Taciz etmeyin, öldürmeyin, bombalamayın, kapatmayın, yasaklamayın.

Diyarbakırspor?dan da zorla ?Steaua Bükreş? ya da ?Athletic Bilbao? yaratmaya çalışmayın. Bırakın Diyarbakırlı takımını nasıl istiyorsa öyle sevsin. Diyarbakırspor, Diyarbakır halkının olsun.

Bir gölge etmeyin, bakalım ne olacak?

*8 Nisan 2011 tarihli Taraf Gazetesi’nde yayımlanmıştır.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.