"Enter"a basıp içeriğe geçin

Kokuşmuş çağın plastik kahramanı

Bir dönemin, kahramanlarıyla ilişkisi çoğu zaman sorunludur. Çünkü kahramanları yaratan dönemin ruhuyken, o yaratılan kahramanlar da dönemi şekillendirirler. Yani çoğu zaman kahramanlar, yaşanan dönemin etkisini yeniden üretir, daha da kuvvetlendirir ve meşrulaştırır, çünkü geniş kitlelerin rızasını yaratma konusunda epik bir hikâyeden ve bir kahramandan iyisi yoktur.

Konu uzun ve pek çok boyutu var ama olaya yalnızca spor açısından bakarsak, ben bu dönemin kahramanlarından, üstte belirttiğim nedenlerden dolayı en az dönemin kendisinden olduğu kadar rahatsızım. Yaşadığımız yıllara ait kabul edilemez ne varsa, stilize edilmiş kahramanlar aracılığıyla bize yutturuluyor. Hatta yutturmak ne kelime, özendiriliyor, empoze ediliyor.

İki yıl önce Olimpiyat zamanı bu plastik kahramanlardan biraz bahsetmiştim. İnsanüstülüğün, ne olursa olsun kazanmak ve başarılı olmak üzerine kurulu bir yapının özendirildiği ve sıradan insanın giderek küçültüldüğü spor anlayışından söz etmiş, bu anlayışın yarattığı kahramanların başarılarının müthiş bir anakronizmle geçmişin kahramanlarının verdiği mesajların üstünü sıvadığını söylemiştim. Artık yalnızca skor tabelasının ve rakamların konuştuğu bir dünyaydı bu. Dokuz madalyalı biri, tek madalyasını çıplak ayakla koşarak alan birinden daha büyük olmak zorundaydı mesela. Büyüklüğün tek ölçütü başarıydı, başarının tek ölçütü ise kazanmak, nasıl olursa olsun.

Bu anlayışın yarattığı plastik kahramanların futbolda en net cisimleşmiş hâli hiç kuşkusuz José Mourinho. Kibir, sportmenliğe olan kin derecesinde düşmanlık, sevimsiz bir egoizm ve şahikasına ereli epey olmuş bir Makyavelizm. İşte günümüzün kahramanı. Her dönemde böyle tipler olmuştur, ancak bu kadar yüceltilip örnek gösterildiği başka bir dönem var mı, emin değilim.

José Mourinho?nun temsil ettiği değerler manzumesi, aslında kendi yarattığı bir örgü değil. O, yalnızca bu düzenin çürümüşlüğünün üzerinde çok rahat yayılabildiği çok kaliteli bir tuval. Benim için en büyük başarısı kazandığı kupalar filan değil, adına endüstri futbolu dediğimiz futbol kapitalizminin ahlaki yapısını olabilecek en karikatür şekilde bize sunuyor olması. Bir gün 2000?lerin futbol kapitalizminin ahlaksızlığı yazıldığında onun gibi bir kahramanın sabıka kaydına sık sık gönderme yapma şansımız olacak.

Beni rahatsız eden Mourinho?nun küstahlığı, kendisinden daha zayıf gördüğü rakipleri aşağılamaktan haz duyması ya da futbolcularına kasti kırmızı kart görme talimatı vermek gibi vukuatlarının olması da değil aslında. Beni rahatsız eden José?nin şahsında bütün bunların meşrulaştırılıyor ve özendiriliyor olması. Bütün bunları yapıyor ama sonunda kazanıyor ya, bu yaptığı her şeyi meşru kılıyor. Büyük balığın küçük balığı yemesi bile değil mevzu, trolle avlaması, soyunu tüketmeye çalışması, ve bunun işin gereği, başarıya giden mutlak yol olarak sunulması.

Futbolun tarihi içinde José Mourinho gibileri özel olmak şöyle dursun, oldukça sıradandır. Bu banallik, amatör liglerden en üst liglere kadar, kendini yere atıp çaktırmadan hakemi kesen tüm çakalların bakışlarından rahatlıkla okunabilir. Mourinho?yu bu düzen için bulunmaz hintkumaşı yapan, futbolun yüz yılından süzülüp gelen bir düzenbazlık örgüsünü devasa bir ego ve istisnai bir yetenekle birleştirerek zirveye taşımasından ileri gelir. Endüstri futbolunun, futbol kapitalizminin, daha doğrusu bildiğimiz kapitalizmin ?yalnızca güçlü olan hayatta kalır, kazanmak için her yol mubahtır? amentüsünü üstünde en iyi taşıyan olduğu için Mourinho bu kadar elzemdir. Futbolun ruhuna dair her şeye tecavüz eden endüstri futbolunun onu ?seçilmiş olan? ilân etmesinin de nedeni budur. Mourinho, bu çürümüş futbol düzeninin peygamberidir.

Benim için üzücü olan, futbolun bu plastik kahramanının yavaş yavaş futbolun tüm geçmişini gölgeliyor oluşu. Nasıl ki Emil Zatopek, Muhammed Ali, Jesse Owens gibi kahramanların mirası günümüzün laboratuar üretimi biyonik adamları tarafından unutturuluyorsa; Valeri Lobanovski?nin, Brian Clough?ın da José Mourinho ve temsil ettiği düzen tarafından yok ediliyor olma ihtimali.

Yine de asıl karşı durulması gerekenin düzenin piyonları değil kendisi olduğunu unutmamak gerek. Mourinho gibiler yalnızca o düzeni meşrulaştırdığı için tehlikeliler.

Tek Yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.