"Enter"a basıp içeriğe geçin

Kılıçdaroğlu’nun ağır yenilgisi…

Pek çoğunuz gibi ben de seçim sonrası depresyonunu yaşıyorum. Kolay değil, ilk defa içinde yaşadığımız kabustan gerçekten çıkabileceğimize bu kadar inanmıştık. O hayal gitti, yerine Hizbullah militanlarıyla, 5G komplocularıyla, her çeşidinden ülkücüyle bir Meclis ve iyice kök salan garabet bir parti-devlet rejimi kaldı.

Yalnız size bir şey söyleyeyim, ben bu yenilgi hissini 28 Mayıs akşamı yaşamaya başlamadım, 14 Mayıs geceyarısı başladım. Pek çok insanın da keyfinin o zaman kaçtığını düşünüyorum.

Nedenini açıklayayım. Çünkü Kılıçdaroğlu, ağır yenilgisini o zaman aldı.

Kemal Bey, şimdi televizyonlara çıkmış “ağır bir yenilgi almadım” diyor, kendince haklı. İkinci tura girdiği paradigmayla 52-48, hele ki adil olmayan seçim koşullarında ağır bir yenilgi değil. Ama asıl problem, o paradigmanın kendisinde saklı.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığının toplumun farklı kesimlerinde heyecan yaratmasının nedeni, CHP’nin başına geçtiğinden beri ilk defa müesses nizamın dışına çıkması ve yeni bir demokrasi projesi vaat etmesiydi. Altılı Masa denen saçma sapan projeye kendi kendini sıkıştırmasına rağmen; Cumhurbaşkanlığı adaylığı, Türkiye’nin demokratik güçlerinin Gezi’de varlığı uzlaşıyı temsil etme kapasitesine sahip bir adaylıktı. Zaten kendi ittifakındaki derin devletçilerin, onların medyadaki uzantılarının “kazanamayacak aday” safsatasını çıkarmalarının, Aleviliğini alt alttan neden olarak ortaya koymalarının, masayı devirmeye kalkmalarının nedeni de buydu.

Kemal Bey’in ilk turda kazanamamasının nedeni de buydu. Devletperver sağ siyaset, en başta da ittifak üyesi İYİP, Kemal Bey’in adaylığını sabote etti. Sinan Oğan’a giden oyların da, sandığa gitmeyen laik sağ seçmenin de Kılıçdaroğlu’nu desteklemeye ikna edilmesi mümkünken, bunun için çaba harcanmadı. Kılıçdaroğlu, karşısına çıktığı hakim paradigmaya, müesses nizama mecbur bırakıldı.

Kılıçdaroğlu, ikinci turda yenilmedi. İlk tur bittikten sonra yenildi. Hani o, elini göğsüne vura vura çektiği, her tarafından sahtelik akan bir video var ya, işte o zaman yenildi. Kemal Bey’in adaylığı o an, gücünü aldığı demokratik uzlaşıya ihanet etti ve müesses nizamın kurallarına teslim oldu. Ekonomik krizin başlıca sebebi olan parti-devlet-sermaye mafyasının üzerine gitmeyi bıraktı, Kılıçdaroğlu’na zaten oy veresi olmayan ulusalcı-faşistlere hoş görünmek için aşırı sağ, göçmen düşmanı bir söyleme yatay geçiş yaptı. 2019 ruhu gitti, naftalin kokulu CHP bürokrasisi geldi. Kiraz ağaçları gitti, höt zöt geldi. Dede gitti, düşük bütçeli bir “Reis” taklidi geldi.

Kılıçdaroğlu, söylemini değiştirmese ve Gezi’de yarattığımız uzlaşı kültürünü savunmaya devam etse, büyük ihtimalle seçimi yine kaybedecekti, ama yenilmeyecekti. Çünkü uygar, demokratik bir ülkede eşit vatandaşlar olarak yaşamayı hayal eden insanların umudu sürecekti.

Kılıçdaroğlu, o gece Muharrem İnce’ye dönüştü ve kaybetti. Hâlâ da kaybediyor. Çünkü karşı çıktığı paradigmanın esiri oldu, o paradigmanın çizdiği oyun sahasında oynamaya çalışıyor. Bundan sonra hep kaybedecek, istediği kadar koltuğuna yapışsın. Çünkü oynadığı oyunda hep kasa kazanıyor.

Ne diyordu Ezginin Günlüğü, “oyun bu, sen kazandın ama ben haklıydım.” Kılıçdaroğlu işte artık bunu da diyemiyor. O yüzden aldığı yenilginin ağırlığında bizim umutlarımız eziliyor.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.