"Enter"a basıp içeriğe geçin

Spor kapitalizmi insani olanı neden sevmez?

Kapitalizmin spordaki temel meselesi, sporu yapanla izleyen arasında kesin bir ayrım yapmaktır. Çünkü kitlelerle sporcular arasına çizilen sınır, sporu üzerinden para kazanılabilecek bir meta haline getirir. Zira çit çekmek mülkiyeti, mülkiyet metayı, meta rantı getirir. Mülkiyeti belirlenmemiş bir şeyi satamazsınız. Seyirci, kendisiyle sporcu arasında bir fark görmez, sporu görkemli bir temaşadan ziyade kendisinin de katılabileceği insanca bir uğraşı olarak görürse spor satılabilir bir şey olmaktan çıkar. Bu yüzden kapitalizmin sporunda insanüstülük vazgeçilmez bir temadır. İnsanların onlar gibi olabileceğine kolay kolay kanaat getiremeyeceği devlerin varlığı gerekir. Bu devlerin büyüklüğü, amacı gereği, insani kriterlerle değil, insanüstülükle çizilir. Bu neden spor kapitalizmi için saha içindeki insanüstü başarı fetiştir. Sporun egemenleri sıradan insanlara, ?olağanüstü?yü satarak para kazanır.

Bu nedenle spor kapitalizmi için spora dair tüm değerlendirmelerin saha içinde kalması esastır. Sporun hayatla bağlantılarını inceleyen tüm sosyal bilimler, aslen sporun satılabilirliğine zarar verdiği için bir tür ?kutsala hakaret? (blaspheme) bağlamında kınanır. Sporu sosyolojinin, psikolojinin, siyaset bilimlerinin konusu yapmak onun insani karakterinin ön kabulunu gerektirdiği için caiz değildir. O, apolitik bir saha içi evreni olarak kalmalıdır ki meta olarak değeri zarar görmesin. Satılabilir bir eşya olarak bir masanın ne kadar sosyo-politik bağlamı varsa, sporun da o kadar olmalıdır. Bu sporu yığınlara hitap edebilir, daha doğrusu satılabilir kılar. Ayrıca, bir spor ürünü türü olarak ?büyük? sporcuların üretimini de kolaylaştırır. 1990?lara kadar Doğu Bloku, 1990?lardan sonra da Amerika Birleşik Devletleri ve Çin Halk Cumhuriyeti göstermiştir ki sportif insanüstülük laboratuvarda üretilebilen bir şeydir. İnsanüstü (ya da dışı) enjeksiyonlar, beslenme ve çalışma yöntemleriyle insanüstü ürünler yaratmak mümkündür. Kitleler, sporcularda insani özelliklere bakmaya başladığında ?büyük sporcu? yaratmak zorlaşır. Zira insanilik laboratuvarda üretilebilen bir şey değildir, dahası insan olmak hata yapmayı-kaybetmeyi beraberinde getirir. Ürettiğiniz Michael Phelps?i insan olması için kendi hâline bırakırsanız, size gazetelerin baş sayfalarından elinde marijuanayla sırıtır şekilde bulabilirsiniz. Bu nedenle spor sektörü, sportif mükemmeli üretmek ve onun insani kusurlarını gizlemek üzerine kuruludur. Bu sistemi rahatsız edecek her şey büyük bir hırçınlıkla karşılanır.

Şunun altını çizmek gerekir; kapitalizmin sporu gayri insanidir. Çünkü kapitalizm kazanmak, insanlık kaybetmek üzerine kuruludur. Düzenin sporcusunu ?büyük? yapan kazanıyor olmasıdır. Oysa gerçek hayatta insanı büyük yapan neyi, nasıl kaybettiğidir. Kazanmak için her şeyi göze alabilmek, insanı gerçek hayatta büyük değil çoğu kez üçkağıtçı yapar. Hayatta insanı büyük yapan, neyin uğruna neleri kaybetmeyi göze alabildiğidir. İnsanı kaybedebilmek büyütür. Para ve güç için kazananlar değil, onuru için kaybedebilenler büyüktür. Bu, spor kapitalizminin tüm paradigmasına karşı gelmektir. İnsan, spor sektörünün bu anlamda en büyük rakibi ve düşmanıdır. Kapitalizmin insanı yenebilmek için seyirciye-müşteriye çevirmesi gerekir. Dolayısıyla sporseveri o ışıltılı rüyadan uyandırabilecek her şeye de karşı mücadele etmek durumundadır.

Sporun insani, dolayısıyla da politik bağlamı 1990?lara kadar Soğuk Savaş içinde kullanılabilen, dolayısıyla da yok edilmesine gerek olmayan, yalnızca dönüştürülmesi gereken bir şeydi. Bu, konjonktüre göre düşmanca, diplomatik ya da dostça bir tonla dönüştürüldü ve kitlelere yayıldı. Soğuk Savaş?ın bitimiyle beraber ise hegemonya iddiasındakilerin bu bağlama ihtiyacı kalmadı. Ve sporu, rıza yaratma aracı olarak kullanmaya başladılar. Spor kapitalizmi, sporun tek düzlemi ilân edildi. Olayın sosyo-politik tarafı ?istenmeyen? ilân edildi. Süreç boyunca sosyal bilimlerin spora girişine karşı çeşitli argümanlar kullanıldı.

2000?lerde başını Simon Kuper ve Eduardo Galeano?nun çektiği bir grup entelektüelin sporla hayatı tekrar bağdaştırma çabası, bu gidişata karşı atılmış önemli bir adımdı. Türkiye?de de kendisine temsilci bulan bu akım, önemli bir popülerlik kazandı ve spor kapitalizminin paradigmasını geçersiz kılma yolunda azımsanmayacak adımlar attı. Ancak muhafeletin yeşerdiği pek çok alan gibi, bizzat kapitalizm tarafından içi boşaltılmış bir popüler kültür objesine döndürülmekten kurtulamadı. ?Spor romantizmi? olarak yaftalanan bu akım, spor sektörü tarafından alınıp satılabilen bir şeye dönüştü. Daha sonra da banalleştirilerek, istenmeyen bir varlığa dönüştü. O zamana kadar bu akımın rahatsız ettiği kapitalistler ve konformistler, bu banallik üzerinden sporla sosyal bilimleri birleştiren her şeye saldırmaya başladılar. Sporun ?saha dışı? düzlemine dair yapılan her çalışma, üretilen her düşünce kırıntısı ?spor romantizmi? etiketiyle geçersizleştirilmeye başlandı. Böylelikle de spor kapitalistleri ve onun yarattığı metanın apolitik meftunları huzur buldu. Türkiye?de günümüzde bu adeta ?düşmanlık? seviyesinde yaşanıyor. Üniversite dahil örgün eğitimin hiçbir basamağında hayatın sosyo-politik tarafıyla haşır neşir edilmeyen post-12 Eylül kitle ve parasını onlara spor ürünleri satarak kazanan kapitalistler, ?spor romantizmi? argümanını apolitik rahatlarına yapılan saldırının hıncını alırcasına kullanıyorlar. Bu onlar için hayati bir itibarsızlaştırma silahı.

Ancak bunun bitmiş bir mücadele olmadığını söylemek gerek. Spor, her ne kadar ?insanlık dışı?nda yeniden tarif edilmeye çalışılsa da hâlâ insanlar tarafından yapılıyor ve izleniyor. İşin içinde insanlar oldukça sporun insani ve kaçınılmaz olarak politik bağlamı var olacak. Apolitik spor kapitalizmi, her şeyden önce insanlık dışı ve karşıtı olduğu için krize girmeye mahkum. Saha içinde olanların, saha dışında bir karşılığı olmadıkça insanlara anlatabileceği hiçbir şey yok.

Bu hafta İsviçreli bisikletçi Fabian Cancellara?yı kutlayarak bitirelim. Kendisi, açılış etabını kazandığı Fransa Bisiklet Turu?ndan eşinin yanında olmak ve çocuğunun doğumunu görmek için çekildi. Birçok ?kazanan?ının şu an spordan yasaklı olduğu bir dalda, ailesi uğruna ?kaybetmeyi? göze almak, kuşkusuz, bir büyüklük örneğidir.

 

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.